Korkular ve kaygılar çocukların yaş gruplarına, bilişsel yeteneklerine, hayal dünyasına ve dünyayı algılama kapasitesine göre farklılaşmaktadır. Duygularımız hayatımızın bir parçasını oluşturmaktadır. Biz yetişkinler olarak kendimizi, mutlu, üzgün, kaygılı, sinirli, öfkeli, endişeli hissettiğimiz gibi çocuklarında kendilerini kaygılı ve korkmuş hissetmeleri doğaldır. Çocuklarda görülen kaygı ve korkular normal ve temel olan duygulardandır. Çocuklukta oluşan ilk duygulardan birini korku oluşturmaktadır. Kaygı ve korku bireyin hayat kalma mekanizmasına destek olan duygulardandır. Çocuklarının gelişimlerinin sağlıklı bir parçasını oluşturmaktadır. Çocuklar okul öncesi dönemde soyut düşünemezler ve dış dünyayı somut olarak algılamaktadırlar. Yetişkinler için korkutucu ve kaygılandırıcı olmayan bazı sesler, hayvanlar, görüntüler ve hareketler çocuklarda korku ve kaygı uyandırabilir. Çocuklar yaşadıkları korkular aracılığıyla kendilerini ifade ederler, zorlu duygular karşısında nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler ve böylelikle çevrelerine uyum sağlarlar. Yaşadıkları korkularla çocuklar savunma mekanizması geliştirirler.
Çocukların gelişim sürecinde yaşadıkları kaygı ve korkuları engellemek çocuğun gelişim sürecini olumsuz etkileyebilir. Çocukların yaşadıkları korkulara alan açarak korkularını ifade etmelerine destek olunması, anlaşıldıklarının hissettirilmesi önemlidir. Çocuklar çevrelerine uyum sağladıkça, ebeveynleri, bakım verenleri ve öğretmenleri tarafından anlaşıldıklarını hissettikçe, güven duygusu, zihin yeteneği ve beden gücü geliştikçe korkularını ve kaygılarının üzerine gitmeye ve hissettikleri kaygı ve korku duygularını yenmeye başlarlar. Korkulan bir durum karşısında ailenin davranış biçimi önemli bir kaynağı oluşturmaktadır. Korku ve kaygı duygularını hissederek çevreyi anlamaya çalışan bir çocuk kaygılı bir ebeveyn tutumuyla karşılaşırsa çevreye olan kaygı ve korkusu artabilir ve böylelikle çocuk yeni deneyimler yaşamaktan korkabilir. Korku ve kaygı duygularının sıklığı ve zaman dilimi önemlidir. Hissedilen yoğun kaygı ve korku duygularının sıklığı arttığında çocuklar olumsuz etkilenmekte ve sağlıksız bir durum haline gelmektedir. Bu durumda çocukların hissettiği korku ve kaygı duygularının en kısa zamanda saptanması ve gereken önlemleri erkenden almak çok önemlidir.
Çocuklar korkusunu çeşitli yollarla belirtebilirler. Çocukların korkularını ifade etme biçimleri mizaçlarına, kişilik yapılarına, yetiştirilme tarzlarına, kültür normlarına ve gelişim düzeylerine göre çeşitlilik gösterebilir. Rüya görerek, ağlayarak, donarak, ebeveynlerin yanından ayrılmayarak, çeşitli nesnelerin arkasına gizlenerek ve sözel olarak yaşadığı kaygı ve korkuyu ifade edebilirler. Uykusuzluk, kabus görme, iştahsızlık, içe kapanma ve kekeleme gibi durumlar korkuların ve kaygıların değerlendirilmesinde önemlidir. Korkan ve kaygı duyan çocukların gelişimi sekteye uğradığında, erkenden fark edilmediğinde ve bu duyguları ifade etmelerine alan açılmadığında, çocuklar içe dönük bir gelişim gösterebilirler. Bu durum ise çocukların akranlarıyla olan iletişimini olumsuz etkileyebilir. Sosyal alanda kendilerini yetersiz hissedebilirler ve bu durumla birlikte özgüvenleri zedelenebilir. Çocukların kendilerine olan güven duygularını arttırmak ve onlara bu noktada destek olmak korkularını ve kaygılarını yenmelerinde en önemli faktörlerdendir. Korku ve kaygı duygularıyla baş etme bireye güven duygusu kazandırır ve sağlıklı bir benlik yapısı geliştirmesine de katkı sağlamaktadır.
Çocuklar dünyayı ve yaşadıkları ortamı güvenli bir yer olarak algıladıkça, gelişimleri sağlıklı bir şekilde ilerledikçe ve öğrendikleri yeni deneyimler arttıkça korkuları ve kaygıları zamanla azalmaktadır. Çocuklar ebeveynlerin hissettikleri kaygı ve korkulardan etkilenmektedir. Doğumla birlikte annenin güvenli olan rahminden bebek ayrışmaktadır. Bebek böylelikle ilk kaygı ve korkusunu deneyimlemiş olmaktadır. Bebek çevreye ebeveynlerinin gözünden bakmaya başlamaktadır. Bebeğin gelişimi ilerledikçe annesini ve çevresinde olanları algıladıkça çevreye güven duymaya başlamaktadır. Bebek en başta anne ve babasının hissettiği duygularla birlikte, anne ve babasıyla iletişim kurdukça, çevreyi güvenli bir yer olarak algıladıkça doğuştan meydana gelen korku ve kaygılarını yenmeye başlamaktadır.
Çocukların gelişimleri ilerledikçe ebeveynlerini yakından gözlemlemeye başlamaktadırlar. Ebeveynlerinin durumlar karşısında gösterdikleri davranışları taklit etmeye başlarlar ve zamanla ebeveynlerini rol model almaya başlarlar. Çocuklar sadece ebeveynlerini rol model olarak almamakla birlikte çevreden öğrenilen deneyimleri de rol model almaktadırlar. Televizyon, bilgisayar gibi kaynaklar çocuklara etki etmektedirler.
Korku ve kaygıların çocukların gelişimini sekteye uğratmaması için ebeveynlerin, bakım verenlerin ve öğretmenlerin destek olması gerekmektedir. Güvende oldukları hissettirilen, olumlu ya da olumsuz duyguları her koşulda kabul edilen, dinlenilen, bu duygularına saygı duyulduğu hissettirilen ve korkularıyla, kaygılarıyla başa çıkmaya teşvik edilen, cesaretlendirilen, empati kurulduğu hissettirilen, duygusunun anlaşıldığı hissettirilen (örneğin; ‘Evet bazen bazı durumlardan korkabiliriz ya da kendimizi kaygılı hissedebiliriz.
Ve şuan görüyorum ki sende korkmuşsun ama ben ne olursa olsun senin yanındayım burada güvendesin.’) çocuk olumlu ve sağlıklı gelişim özellikleri göstermektedir. Çocukların yetiştikleri kültürel farklılıklar, aile tutumları, bilişsel yetenekleri, mizaç özellikleri, genetik yapıları gibi faktörlerle birlikte çocukların korku ve kaygıları çeşitli şekillerde oluşmaktadır. Bu faktörlere bağlı olarak çocukların korkulan ve kaygı duyulan nesneye karşı verdikleri tepkilerde farklılaşmaktadır. Toplumda korku ve kaygıların görülmesinin en aza indirgenmesi için çocukların kaygı ve korkularının erkenden fark edilmesi ve çocukların bu kaygılar ve korkular karşısında baş etme stratejilerinin çeşitlendirilmesi gerekmektedir.