Anne karnından itibaren duyular gelişir. Sosyal çevreyle etkileşim kurmada duyular ilk araçlardır. Hamileliğin üçüncü haftasında bebek amniyon sıvısının sıcaklığını ve basıncını hisseder. Böylelikle bebek dokunma ve ısıya yönelik ilk somatik duyularını deneyimler. Bebekler doğduklarında duyu organları tam olarak olgunlaşmamıştır fakat işlevsel olduğu söylenebilir. Dokunma, tatma, görme, işitme ve koku alma 5 temel duyumuzdur. Denge (vestibüler sistem) ve beden farkındalığı da vücudumuzun diğer önemli duyularıdır. Bebek, duyularını kullanarak benzer ve farklılıkları ayırt etmeye ve çevresindeki kişilerin yüzlerini tanımaya çalışır. Bebeklerin duyular desteğiyle edindikleri bu bilgiler onları ileriki yaşamlarına hazırlar ve adapte eder. Duyular çevreye uyum sağlamayı kolaylaştırır ve yaşamın sürdürülmesinde önemli bir yere sahiptir. Öz-kontrol becerileri, üst düzey bilişsel işlevler ve motor beceriler ve sosyal becerilerin gelişimi için duyular etkin rol oynar.
Çocukların yaşamlarının ilk yıllarında gelişim ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak çocukların özgürce ve istediği gibi deneyimleyebileceği uygun ortamın sağlanması duyuları etkinleştirir ve geliştirir. Görerek, dokunarak, işiterek ve yaparak öğrenilen bir çevreyle etkileşim halinde olmak öğrenmeyi daha kalıcı ve aktif hale getirir. Çocuklara destekleyici bir alan sağlanırken ya da açılırken bu alanın güvenli ve emniyette olan bir alan olması ve çocuklara hissettirilmesi oldukça önemlidir. Çocukların bebeklikten itibaren duyusal deneyimlerini inceleyerek, ebeveynler olarak çocuğun ihtiyaçlarının farkında olarak ve çocuklara güvenli, zengin bir çevre alanı sunarak gelişimlerine fayda sağlanılabilir.
Her çocuk biriciktir ve her çocuğun ihtiyacı kendine özgüdür. Çocukların hareket ve denge duyularının sağlıklı bir şekilde gelişmesi için duyusal deneyimler yaşamalarına alan açılmalıdır. Atlama, tırmanma, zıplama, yürüme, tekmeleme gibi vestibüler duyuları geliştiren ortam ve materyaller sunularak çocuklar desteklenebilir. Kullanılacak olan materyallerde çocuğun kendi bedeninin farkına varması sağlanarak bedenini fiziksel çevresine uygun olarak hareket ettirebilmesi desteklenmelidir. Duyuları etkin hale getirebilmek ve harekete geçmesini sağlamak amacıyla duyusal oyunlardan ya da etkinliklerden yararlanmak duyusal gelişimi olumlu etkiler. Duyusal oyun keşfetmeyi, yaratıcılığı, özgür düşünmeyi ve hayal gücünü destekler.
Çocuğun duyularının, duyusal oyunlar ya da etkinlikler ile harekete geçirilmesi çocuğun sosyal – duygusal gelişimini olumlu etkiler. Çocuklar oyunla gelişir ve oyunla öğrenirler. Kil, kum, çim, ılık su, soğuk su ve pamuk gibi farklı yüzeylere temas etmek, oyun hamuru, tıraş köpüğü, parmak boyasıyla oynamak, gölge kuklaları hazırlayıp gölgeyi ve ışığı keşfetmek, yastık ve yorgan gibi yumuşak eşyalardan rulo yapmak, uçurtma uçurmak, yatağın üzerinde zıplamak, üzerine atılan battaniye ya da yumuşak bir eşyanın içerisinden çıkmaya çalışmak, hayvanların yürüme şekillerini taklit etmek, yüksek bir zeminden yumuşak bir zemine atlamak (yataktan mindere gibi), dengesiz yüzeylerde ayakta durmaya çalışmak, yürümek gibi çeşitlendirerek duyusal oyunlar oynayabilirsiniz.
Duyusal oyunlarla çocuk görselleri, sesleri ve dokuları ayırt eder, beyin gelişimi desteklenir, motor becerilerin gelişimine katkı sağlar. Çocukların duyusal ihtiyaçları zamanla ve deneyimlere bağlı olarak gelişir ve dönüşür. Bazı çocuklar koku, dokunma ve gürültülü sesler gibi bazı uyaranlara karşı hassastırlar ve uyaranlara yanıt vermekte zorlanırlar.
Ebeveynler olarak çocuğun duyusal gelişimi için doğum öncesinden başlayarak hassas davranılmalıdır. Doğumla birlikte bebeğe gerekli duyusal destek ve koşullar sağlanmalıdır.